Hangi Kur’an / Ali ŞERİATİ
Evet, sen Kur'an diyorsun, ama hangi Kur'an? Cehaletin elinde teberrük edilip kutsanan bir nesne olan Kur'an mı? Cinayetin mızraklarının ucundaki Kur'an mı? Yoksa çeyrek yüzyıldan daha az bir sürede, çölün dağınık ve düşman kabilelerini birleştirerek, dünyanın egemen güçlerini -Bizans, Sasani-
Hz. Peygamber tarafından oluşturulan Medine Toplumunda mülkiyet anlayışı Roma anlayışının zıttıdır. Roma hukukunda mülkiyet, “kullanma ve kötüye kullanma” hakkıdır, jus utendi et abutendi. Mülk sahibi mülkü üzerinde takdir yetkisine, keyfi kullanım hakkına sahiptir. Bu ana prensip, Napolyon kanunnamesinin ve halihazırdaki bütün ekonomik
_Benzer hadiseleri benzer şartlar veya benzer şartları benzer hadiseler meydana getirmektedir.
_O, senin mutluluğunu senden daha çok ister ve senin çıkarlarını da senden daha iyi bilir. Çünkü o, senin idrakinin ve aklının sınırlarının üstünde bir varlıktır
_Türkler, savaşçı karakterleri ve kahramanlıkları nedeniyle islâmın kurtarıcısı olmuşlardır.
Müslüman kadının : uygarlık ve ilericilik adına, çalışma ve üretime katılma adına sokağa çıkıp toplumsal bir fitne olmasını planlayan siyonist ve misyonerlerin uygulamaktadırlar. Bu ülkelerdeki milyonlarca emekçi, işsiz ve geçimlerini sağlamaktan acizken, ilericilik ve üretime katılma adına kadınları iş sahalarına itmektedirler. Kadın ve erkeği bir araya getirip çalıştırarak ahlaksızlık ve çöküş yollarını açmaktadırlar. İşte bu işlerin tümünü yapan düzen ve yönetimler, bir de kalkıp inanca saygılı olduklarını ve ya müslüman olduklarını iddia etmektedirler. Bu yetmiyormuş gibi söz konusu ülkelerde yaşayan insanlar da buna aldanarak müslüman bir toplumda yaşadıklarını ve kendilerinin de müslüman olduklarını sanmaktadırlar. Dindar kimseler namazlarını kılıp oruçlarını tutuyorlar ya!?
Bu toplumlarda hakimiyet sadece Allah'ın mı, çeşitli Rablerin mi?
Bunu düşünmeye bile gerek görmüyorlar. Çünkü haçlı grubu, siyonizm,misyonerlik,emperyalizm,oryantalizm ve güdümlü basım-yayın kuruluşları bu kimseleri aldatmıştır. Hayatları, bu dinden çıkan ölçü, kanun ve düşüncelere dayanamadığı halde "müslüman olduklarına" ve " Allah'ın dininden olduklarına" kendilerini inandırmıştır.
Öncelikle Niyazi Berkes gibi bu kadar değerli bir insanımızı bu kadar geç tanımış olmaktan dolayı kendi adıma, sonra da onu vatanını terke zorladığımız için ülkem adına utandım ve üzüldüm.
Berkes bu araştırma incelme kitabında Osmanlı ve tüm İslam âleminde geri kalış ve çağa ayak uyduramamanın altında yatan en önemli sebebi şu şekilde izah eder:
Bir Kitap Tanıtımı
Despotizmin Doğası Köleliğin İflası, Abdurrahman El-Kevakibi, Mana Yayınları
El-Kevakibi, 19.yüzyılda yaşamış, Halepli bir düşünce-aksiyon adamıdır. Halep'te çeşitli bürokratik kademelerde görev aldıktan sonra, umduğunu bulamayarak Mısır'a göç etti. 2. Abdulhamit döneminde (bir kısmı geçmişten miras kalan) yaşanan toplumsal kriz-çöküş de diyebiliriz- odaklı düşüncelerinden dolayı idarenin yakın takibinde kalsa da, bu bunalım sürecinden çıkış yolları üzerinde durdu ve çözümler sundu. Mısır'a gittikten sonra Cemalettin Afgani ve Muhammed Abduh çizgisindeki "el-Menar" ekolüne yaklaşarak, "Islah, ihya ve inşâ" temelli teori üzerine kafa yordu, fikirler üretti. İstibdâta karşı "anayasal şura" fikrini ortaya koydu. 2. Abdulhamit, O'nu İstanbul'a getirip göz hapsinde tutarak kontrol altında tutmayı düşünse de bu emeline ulaşamadı. Fikirleri, ölümünden sonra nesilden nesile geçerek günümüze kadar ulaştı. Özellikle 2011 Arap Baharı döneminde, diktatoryal rejimlerden bunalan mazlum milletler, bir umut kaynağı ve özgürlük meşalesi olarak gördü El-Kevakibi'yi. Etkileri hala süren El-Kevakibi'nin "Ümmü'l-Kur'an" isminde yayınlanmış bir kitabı daha bulunmaktadır. Bu kitabı, en kısa zamanda okumayı tasarlıyorum...
28.12.2020